Salı, Mart 26, 2013

İçim Yanıyor...

Üç erkek kardeşin en küçüğü ben.. En şanslıları ben, püsküllü oğlağın torunu, kazandibi, tekne kazıntısı adım. Ağabeylerim babamdan çekinirken ben güreşirdim eğlenirdik saatlerce. Büyüdükçe işler değişmeye başlamıştı, ağabeylerim okullarını bitirmiş tabir-i caiz adam olmuşlardı. Sigaraya başladığımı öğrenen babam çılgına dönüp bana bir paket sigarayı yedirmeye çalışmıştı. Hiçbir şey eskisi gibi değildi artık. Onlar adam olmuş benden umudu yoktu babamın ve her fırsatta bunu bana söyler olmuştu. O yıl üniversite sınavına hazırlanmak için dershaneye yazdırdılar beni ama hiç gitmedim. Sınavı da kazanamadım tabi. Sonuçlar babamı da hiç mutlu etmemişti. Aklına geldikçe yüzüme vuruyordu ve sınavı kazanana kadar zor bir yıl daha beni bekliyordu. Tekrar dershaneye yazdırmadım kendimi. Okul çıkışında kıraathanede ve bilardo salonunda arkadaşlarımla buluşur biraz vakit geçirirdim sonra evin yolunu tutar yatana kadar ders çalışırdım. Tekrar sınav zamanı geldi bana eşlik eden kimse yoktu tek başıma gittim. Akşam babam nasıl geçtiğini sordu bende az daha sabret göreceksin sonuçları dedim ve yanından çıktım. Sanki kendimi kurtarmaya çalışmıyordum da babamı rahatlamaya çalışıyordum, sınav babam içindi. Yaklaşık bir ay geçti, sürekli mahallede arkadaşlarla nöbet tutuyorduk postacı bekleniyordu her evde. Sonuçları ilk önce biz görmeliydik. Sokağın başından postacı göründü yaklaşık yüz metre ötedeydi bize gelmesi zaman almıştı neredeyse her evde benim yaşıtım vardı. Tam bizim kapıya doğru yaklaştı ki postacının yolunu kestim, zarfı kaptığım gibi evin arka bahçesindeki kayısı ağacına tırmandım. Korka korka zarfı açarken bir yandan akşam olacakları hayal etmeye başladım ya kavga gürültü kopacak ya da büyük bir aferin alacaktım. Sonuç mükemmeldi ve ülkenin en iyi okullarından birinde mimarlık okuyacaktım. Hemen atladım ağaçtan anneme koştum al bak gör adam olmayacak diyordunuz! Ağlayarak bana sarıldı ve çok mutlu oldu akşama ziyafet vardı anlaşılan güzel yemekler yapacağım hadi baban için hazırlık yapalım dedi. Babam evden çok erken çıkar akşam yedi gibi de evde olurdu. Eve gelme saati yaklaştıkça heyecan tavan yapmıştı. Yemekler yapılmış bahçede güzel bir sofra kurmuştuk. Saat tam yedide evin önünde oturmaya başladım ona müjdeyi vermeden önce son defa bana nasıl davranacağını merak ettiğim anlardı. Ve gecikti… yemekler soğudu. Hava iyice karardı ama ne gelen vardı ne giden. Telefon yoktu o yıllarda hem olsa bile işyerinin numarasını bile bilmiyordum ki. Evden çıkarken gecikeceğini söylememişti. Nerede kaldı diye düşünürken korkmaya başlamıştık hiç böyle yapmazdı. Gece saat on bir gibi evin önünde bir araba durdu. Çalıştığı kuruma ait bir araçtı sevindik hemen kapıya koştuk. Gelen babamın iş arkadaşı Hasan amcaydı yanında da karısı Hatice teyze.. Hatice teyze hemen eve girdi Hasan amca beni kolumdan tutup bahçeye götürdü. Kötü bir şey olmuştu.. Babamın kullandığı aracın freni patlamış dik bir yokuşta kendini kurtarmaya çalışırken önüne çıkan araca çarpmamak için dik bir yamaçtan aşağıya uçmuş. Hastaneye bile kaldırmaya gerek duymamışlar. Babam ölmüştü. Sabah yüzüme bakmamıştı bile, anneme görüşürüz diyerek evden çıkmıştı. Son iki yıldır aramız çok kötüydü ve bana yapıp yapabileceği en büyük yamuğu yapmıştı kader.. Nasıl olur? Daha sınav sonucunu bile gösteremedim, adam olacağıma inandıramadım..

Perşembe, Mart 21, 2013

ne desem...

bir kadının dudaklarıyla başladı her şey..ve aniden yeşeriverdi ağacım.. hiç bir dudak beni o şekilde öpemezdi sanırım, etkileyemezdi hiçbir kadın beni.