duydumki
aman bahar gelmiş
yüreğim bunu hiç farketmiyor
yüreğimden çıkan ateşe bir bak
ateşe bir bak babam
gözlerimden akan yaşlara bir bak
yaşlara bir bak babam
kim silecekki...
duydumki
aman çiçek açmış
gözlerime bunu hiç farketmiyor
gözlerime inen perdeye bir bak
perdeye bir bak babam
yüreğimden çıkan ateşe bir bak
ateşe bir bak babam
gözlerimden akan yaşlara bir bak
yaşlara bir bak babam
kim silecekki...
Perşembe, Ağustos 31, 2006
Cumartesi, Ağustos 26, 2006
?
nikah için gittiğimiz otelde oturduk lobiye..
söyledik kahveleri. bu arada yanımda amcam var. derken başladı müzik.
amcam daldı gitti. anlatmaya başladı, müziği ilk dinlediğinde nerede olduğunu bahsetti. anlatmaya devam ediyordu ben kopmuşum. dalmışım walla ne yalan soyleyim. amcama ayıp etmemek için çaktırmadan. geçmişi değil yarını düşünmeye kapatmışım kendimi. ne yarını on dakika sonrasını.
sonrasını anlatmam artık.
kaygı
tasa
takıntı dolu dünya...
söyledik kahveleri. bu arada yanımda amcam var. derken başladı müzik.
amcam daldı gitti. anlatmaya başladı, müziği ilk dinlediğinde nerede olduğunu bahsetti. anlatmaya devam ediyordu ben kopmuşum. dalmışım walla ne yalan soyleyim. amcama ayıp etmemek için çaktırmadan. geçmişi değil yarını düşünmeye kapatmışım kendimi. ne yarını on dakika sonrasını.
sonrasını anlatmam artık.
kaygı
tasa
takıntı dolu dünya...
Çarşamba, Ağustos 23, 2006
yine geçmişten...
evden ayrılır, daha önce belirlediğimiz bir yerde buluşurduk arkadaşlarla. uzuuun yol boyunca neler konuşurduk neler. istikamet adından nefret ettiğim ortaokulumuz.
abi dün akşam bir film vardı. adam kadını öyle öptüki babam televizyonu kapattı, tühh dedim içimden. (kahkalar atıldıkca yol kısalırdı sanki)
amaan onu boşver galatasaray yine yendi feneri. ( bu saatlerde sanırım fener can çekişiyor)
prekazi ortasahadan attı golü, yapmayaaaaa. ne adam yaaaaa. yaaaaa yaaaaaaa. blaaa blaaa
ders çalışan oldumu aranızda. bizim din dersinden yazılımız var bugün. ( dinbilgisi ve kültürü müydü neydi, hoca garanti okul müdürüydü) ben fatiha suresini okudum geçtim :)
ofyaa bugün pazartesi,
hıııı,
bitmez bu hafta.
amaan bugün işteknik dersi var. ne yapcas yine ayşeyi 2 saat göremeyeceğim :)
sohbet sohbeti açar okula gelirdik anında. bu arada okulla ev arası en az 10 km.
yol çok uzundu aslında. cepteki harçlık 1 dolmuş parası :) herkes dönüşe saklıyordu, çünkü okula gidiş aslında kolaydı. indiğimiz yokuş çok dikti. amaaa olurda bir simit yerseeeen. eve dönerken simitle beraber başka ne yediğini düşünürdün işte ? :)
annelere babalara göre herşey normaldi onlar bukadarınıda lüksden sayıyorlardı. birde apartmanlarda oturanlar vardı. gıcık olurdum ozamanlar:) onlar yazın odun kırıp kömür taşımaz. kışın soba yakmaz çektiğini bilmezlerdi. nereden bilsinlerdiki :) bende bilmezdim yıllar sonra sobanın sesini, pişirdiğimiz kestaneleri
önünde ayakkabı kurutmalarımızı ne bileyim işte hepsini özlüyorum.
herşey çileydi aslında.
nerede ve nezaman biteceğini bilemediğin türden.
akşam babam gelirdi eve, yemek yenir. kulaklar dikilmiştir aslında sokaktan gelecek olan o tanıdık ıslık sesini duymaya. sonra arka camdan balkona oradan yola cüneyt arkın misali atlanır.
ya saklanbaç oynardık ya uzun eşek .
Eşek garantiydi aslında. evde olmadığımı farkedince evdeki hiyerarşi sürecine start verirdi ağabeylerim :)
abi dün akşam bir film vardı. adam kadını öyle öptüki babam televizyonu kapattı, tühh dedim içimden. (kahkalar atıldıkca yol kısalırdı sanki)
amaan onu boşver galatasaray yine yendi feneri. ( bu saatlerde sanırım fener can çekişiyor)
prekazi ortasahadan attı golü, yapmayaaaaa. ne adam yaaaaa. yaaaaa yaaaaaaa. blaaa blaaa
ders çalışan oldumu aranızda. bizim din dersinden yazılımız var bugün. ( dinbilgisi ve kültürü müydü neydi, hoca garanti okul müdürüydü) ben fatiha suresini okudum geçtim :)
ofyaa bugün pazartesi,
hıııı,
bitmez bu hafta.
amaan bugün işteknik dersi var. ne yapcas yine ayşeyi 2 saat göremeyeceğim :)
sohbet sohbeti açar okula gelirdik anında. bu arada okulla ev arası en az 10 km.
yol çok uzundu aslında. cepteki harçlık 1 dolmuş parası :) herkes dönüşe saklıyordu, çünkü okula gidiş aslında kolaydı. indiğimiz yokuş çok dikti. amaaa olurda bir simit yerseeeen. eve dönerken simitle beraber başka ne yediğini düşünürdün işte ? :)
annelere babalara göre herşey normaldi onlar bukadarınıda lüksden sayıyorlardı. birde apartmanlarda oturanlar vardı. gıcık olurdum ozamanlar:) onlar yazın odun kırıp kömür taşımaz. kışın soba yakmaz çektiğini bilmezlerdi. nereden bilsinlerdiki :) bende bilmezdim yıllar sonra sobanın sesini, pişirdiğimiz kestaneleri
önünde ayakkabı kurutmalarımızı ne bileyim işte hepsini özlüyorum.
herşey çileydi aslında.
nerede ve nezaman biteceğini bilemediğin türden.
akşam babam gelirdi eve, yemek yenir. kulaklar dikilmiştir aslında sokaktan gelecek olan o tanıdık ıslık sesini duymaya. sonra arka camdan balkona oradan yola cüneyt arkın misali atlanır.
ya saklanbaç oynardık ya uzun eşek .
Eşek garantiydi aslında. evde olmadığımı farkedince evdeki hiyerarşi sürecine start verirdi ağabeylerim :)
Pazar, Ağustos 20, 2006
..
bana aitsin...
market arabası iterken de
sayısal loto oynarken de
yağmurda yürürken de
sen benimsin
bana aitsin
yılbaşı kartı seçerken de
şarjın hemen biterken de
sabah işe giderken de
bir başka çift göze bakışında
bir başka sırta dönüp yatışında
gözlerini her kapatışta
düşünde görmesen de
bir ömür geçirsen de
aksini düşünsen de
sen benimsin
bana aitsin
YALÇIN ERGİR
market arabası iterken de
sayısal loto oynarken de
yağmurda yürürken de
sen benimsin
bana aitsin
yılbaşı kartı seçerken de
şarjın hemen biterken de
sabah işe giderken de
bir başka çift göze bakışında
bir başka sırta dönüp yatışında
gözlerini her kapatışta
düşünde görmesen de
bir ömür geçirsen de
aksini düşünsen de
sen benimsin
bana aitsin
YALÇIN ERGİR
Cumartesi, Ağustos 19, 2006
Tornet li yılların ardından.
Çocuklar şimdi koca koca apartmaların arasında, nefes alınmaz bir havada, evlerinde, sanal bir dünyada, emniyet içerisinde yalnız yaşıyorlar.
Daha sonra işsizlik, enflasyon, köşeyi dönme, adamını bulma, malı götürme falan derken, herkes yüzünde soluk bir bakış, içinde hayatın yenilgisi, çaresizlikleri, tatminsizlikleri ile başbaşa kalmış.
Anneleri-babaları onları çok seviyor. Beta kapmasın diye kalabalık ortamlara hiç sokmuyor.
Hafta sonları hep beraber "Migros" ya da "Armada"dalar.
Okul servisi çocukları neredeyse yataklarından alıyor.
Çocuklar, trafik kaygısıyla, köşedeki markete dahi gönderilmiyor.
Babalar şirketlerin bilançolarını, çocuklar da dershane reytinglerini izliyorlar.
Hepsi birer test uzmanı, sayısal-sözel yuvarlanıp gidiyorlar.
Seksek oynamayı değil ama taban puanları çok iyi biliyorlar.
Hayata açılan pencereleri "Windows", onlar ekrana-ekran onlara bakıyor ve koca bir hayat dışarıda akıp gidiyor.
Daha sonra işsizlik, enflasyon, köşeyi dönme, adamını bulma, malı götürme falan derken, herkes yüzünde soluk bir bakış, içinde hayatın yenilgisi, çaresizlikleri, tatminsizlikleri ile başbaşa kalmış.
Anneleri-babaları onları çok seviyor. Beta kapmasın diye kalabalık ortamlara hiç sokmuyor.
Hafta sonları hep beraber "Migros" ya da "Armada"dalar.
Okul servisi çocukları neredeyse yataklarından alıyor.
Çocuklar, trafik kaygısıyla, köşedeki markete dahi gönderilmiyor.
Babalar şirketlerin bilançolarını, çocuklar da dershane reytinglerini izliyorlar.
Hepsi birer test uzmanı, sayısal-sözel yuvarlanıp gidiyorlar.
Seksek oynamayı değil ama taban puanları çok iyi biliyorlar.
Hayata açılan pencereleri "Windows", onlar ekrana-ekran onlara bakıyor ve koca bir hayat dışarıda akıp gidiyor.
Perşembe, Ağustos 17, 2006
çocukluk hatırası işte!
80lerin çocuk oyuncaklarının en güzellerinden biriydi bilyalı kaykaylar. bizde tornet derdik. asvalt yolda ne güzel giderdi. yokuş bir asvalt yol seçilir. yokuş başına mahalle de ne kadar çocuk varsa dizilir, aramızda yarış yapardık. bilyaları makina tamir eden dükkanlardan alırdık.gövde kısmını olşturan tahtaları yeni başlayan inşaatlardan temin ederdik.:)) bekçilerle bu arada yakalamaca oyunu başlardı. gövde 1-1,5m uzunluğunda eni 50 cm olan tahtadan oluşurdu. arkaya tornetin eni uzunluğunda genişliği 10-15 cm bir tahta çakılır. iki bilya yerleştirilirdi. ön kısmına da ufak bir tahta daha monte edilir, eni gövde tahtadan uzun olurdu. bu kısım tornete yön vermede kullanılırdı. tornete oturulduğunda ayaklar buraya konur, ortasında bir bilya daha bulunurdu.sol ayağın geldiği kısım tornet gövdesine çivi ile sabitlenir, sağ uca çivi çakılmazdı. sağ ayağın konulduğu kısımla, öne çakılan tahta yukarı aşağı çekilerek tornete yön verilirdi. o zaman asvaltta çok değerliydi. mahalleli asvalt deforme oluyor diye tornet kullanmamıza kızarlardı. çıkardığı ses de cabası tabi:)))
hatta elvan amca vardı az dayak yemedik ondan. Palazlanırdık sonra kaçardık o olmasa oğlu vardı kovalardı bizi.
Rahat rahat söyleyemedim bugüne kadar.
Sudan ucuz elvaaaaaaaan iyi gazozzzz elvaaaaaaaaaaaaan
(sözüm meclisden dışarı)
:)
hatta elvan amca vardı az dayak yemedik ondan. Palazlanırdık sonra kaçardık o olmasa oğlu vardı kovalardı bizi.
Rahat rahat söyleyemedim bugüne kadar.
Sudan ucuz elvaaaaaaaan iyi gazozzzz elvaaaaaaaaaaaaan
(sözüm meclisden dışarı)
:)
:) / :(
duyduğum şey çok güzeldi aslında. ama ne yalan söyleyim duymak istediğim şey değildi.
geldim. balkonda içmeye devam edeceğim sanırım. engellerimi düşüneceğim. beklediklerimi, ne verebileceğimi. kocaman bir hiçtense buna da şükür.
iyi geceler....
geldim. balkonda içmeye devam edeceğim sanırım. engellerimi düşüneceğim. beklediklerimi, ne verebileceğimi. kocaman bir hiçtense buna da şükür.
iyi geceler....
Çarşamba, Ağustos 16, 2006
içim rahat
dün dedim
bügün için
iyi olsun dedim
gelecek için
baktım boynum bükülecek
sustum
durdum
düşünmedim
bügün için
iyi olsun dedim
gelecek için
baktım boynum bükülecek
sustum
durdum
düşünmedim
Salı, Ağustos 08, 2006
ÇAY SUYU
bugün
yine senden bahsettim insanlara
sırf sen olduğun için
gittiğinden beri çay içmediğimi hatırladım.
sen gidince çay içilmez demiştim bu evde
arkana bile bakmadığını
beni sevmediğini
(zor ama evet dediğini)
sırf sen olduğun için..
okul çıkışında beklediğim günleri
koşup bana sarılışını...
sessizce içeri girip
çayı demlemeden beni uyandırmadığın günleri
hatırladım birden.
seninle tanıştım
seni üzmediğimi hatırladım.
bugün
yine senden bahsettim insanlara
büyüdüğünü
büyürken bana öğrettiğini!..
sen gidince çay içilmez demiştim bu evde..
hatırladım sadece
özel olduğunu
ama hakkımı helal etmeyeceğimi
yüzüne bile bakmayacağımı hatırladım.
her iş çıkışında seni eve bırakırdım
hatta üniversite sınavında bile ben vardım yanında.
tartışır sonra hemen gülerdik.
aç gezerdik paramız yokken
kenetlenmiş ellerimizle.
sırf sen olduğun için.
yıllar geçmesine rağmen hatırlıyorum sadece.
ve hep aynı ruyayı görüyorum
bazı geceler
sen arkanı dönmüşsün
ben ters istikamette
elimde kısa maltepe
kara tren gibi ilerlemekte!
hatırlıyorum herşeyi,
mesela arabayla kara saplandığımız günü,
sinirden beni uçurumdan atmak stediğini.
sen gidince çay içilmez demiştim bu evde.
sonsuza dek affetmeyeceğimi
ama ölene dek seveceğimi hatırladım sadece.
sonbaharda topladığımız yaprakları
yağmur altında şemsiyesiz gezmeleri
hatta hiç şemsiyem olmadığını..
insan olduğumu hatırladım.
sen gidince çay içilmez demiştim bu evde..
su kaynıyor.
gitme sırası bende
çayı demlemeye..
30/07/1996
:D
yine senden bahsettim insanlara
sırf sen olduğun için
gittiğinden beri çay içmediğimi hatırladım.
sen gidince çay içilmez demiştim bu evde
arkana bile bakmadığını
beni sevmediğini
(zor ama evet dediğini)
sırf sen olduğun için..
okul çıkışında beklediğim günleri
koşup bana sarılışını...
sessizce içeri girip
çayı demlemeden beni uyandırmadığın günleri
hatırladım birden.
seninle tanıştım
seni üzmediğimi hatırladım.
bugün
yine senden bahsettim insanlara
büyüdüğünü
büyürken bana öğrettiğini!..
sen gidince çay içilmez demiştim bu evde..
hatırladım sadece
özel olduğunu
ama hakkımı helal etmeyeceğimi
yüzüne bile bakmayacağımı hatırladım.
her iş çıkışında seni eve bırakırdım
hatta üniversite sınavında bile ben vardım yanında.
tartışır sonra hemen gülerdik.
aç gezerdik paramız yokken
kenetlenmiş ellerimizle.
sırf sen olduğun için.
yıllar geçmesine rağmen hatırlıyorum sadece.
ve hep aynı ruyayı görüyorum
bazı geceler
sen arkanı dönmüşsün
ben ters istikamette
elimde kısa maltepe
kara tren gibi ilerlemekte!
hatırlıyorum herşeyi,
mesela arabayla kara saplandığımız günü,
sinirden beni uçurumdan atmak stediğini.
sen gidince çay içilmez demiştim bu evde.
sonsuza dek affetmeyeceğimi
ama ölene dek seveceğimi hatırladım sadece.
sonbaharda topladığımız yaprakları
yağmur altında şemsiyesiz gezmeleri
hatta hiç şemsiyem olmadığını..
insan olduğumu hatırladım.
sen gidince çay içilmez demiştim bu evde..
su kaynıyor.
gitme sırası bende
çayı demlemeye..
30/07/1996
:D
Çarşamba, Ağustos 02, 2006
ilgililere duyurulur
Bir magazin programında Kibariye' ye sormuşlar
mtv seyrediyormusunuz ?
Kibariye cevap vermiş;
em tv seyrederim em radyo dinlerim.
hahahahahahahahahahahahahahahahah.................
mtv seyrediyormusunuz ?
Kibariye cevap vermiş;
em tv seyrederim em radyo dinlerim.
hahahahahahahahahahahahahahahahah.................
Salı, Ağustos 01, 2006
sıkı durun!..
Gördüklerim beni öylesine büyülediki heryeri keşfetmek üzere dolaşmaya başladım.
Dolaşmaz olaydım. :(
yer insuyu mağarası. yandaki resim tavana yakın bir yer.
aslında insuyu mağarası yaklaşık 200 milyon yaşında. anlatılan efsaneye göre buyuk bir aşkın doğduğu mağara. kralın kızı ve prens adayının kör kuyuya atıldığı yer. birbirinden nefret eden çifti körkütük aşk sarhoşu eden yer.
ama ne göreyim, esra ile yunus'un aşkını,
şampiyon fenerbahçeyi
ak bank ın ak ını. özgül'ü (böcüx)
mehmet'i
birtane'yi
ve ümit
dur daha bitmedi.
ve ebru'yu.
keyfim kaçtı hemen. mağaradaki iç yuzeyin hemen hemen 1 cm si, yaklaşık 10.000 yılda oluşmuş. ama mehmet adını birkaç saniyede kazımış. fenerbahçe birkaç dakika zamanalmıştır herhaldeki, oradan geçen galatasaraylı biride yazıyı kazımaya çalışmış.
ey yurdumun kıymet bilmeyen,
ey düşüncesiz,
tarihine,
doğasına
sahip çıkamayan
aşkını
tuttuğu takımı kör kuyuya kazıyan
akıl yoksunları. -10 derece soğukta bravo doğrusu.
keşke soyadınızıda yazsaydınızda aaaa! bu bizim mehmet bak gerçekten seviyormuuuuş aslıyı deseydik. tebrik etseydik olmazmıydı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)