Pazar, Şubat 12, 2006

arkası yarın DI END!

anti globel feodel
yerel agalık yönetiminde
köylülere spesiyal işkence metodlarıyla nam salmış
statikocu sadist agaların yanında vazgeçtim maraba olmaktan.
ve her sabah köyü buram buram tezek kokuturdu agam.

ulan hüso..
ben senin birgün imana gelip
kızın nazoyu bana verebilme ihtimalini sevdim.

bizim yağmur dualarının sponsorluğunu yapan
müslüm gündüzlerimiz
ali kalkancılarımız vardı
bir de köy meydanında peştemalle gezebilme imkanı.
ağzı soğan kokan arkadaşlarla paylaşılan
çoban nöbetlerinde eşkıyalık oynuyorduk.
ben cenderme oluyordum sen gosmer
geri kalanlar hırkıs.
kırmızı boyalarla harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara
ve türk hava kurumunun garezine.
hasat döneminde aganın geçmişine bol bol rahmet yağıyordu
ve kapalı kapılar ardında küfretmeyi öneriyordu mıhtar sülo.
oysa ben hüsoya hiç küfretmedim
onun önunde tartışılan vukaatlarımda olmadı benim.
topluca çekilen falakaları ve kıçımıza batan kıymıkları saymazsak.
haraplar siti ye usul usul kurşun yağıyordu,
hamur mapustan çıktığında ve belli bir saatten sonra meydana çıkmamayı öneriyordu
kanlısı repcizedegillerden koçero.
e nede olsa dencırıs!
yani türkçesi tehlikeli bir durumdu.
sana başlık parası biriktiriyordum
yastığımın altında
ama sen yoktun.
başlığı dolara endekslemişti nomıssız baban
sanki .. ekonomist yav.

ben senin bana varabilme ihtimalini seviyordum
babanın ölümle pençeleştiği epilepsi nöbetlerinde.
babanın at arabası seni hep zamanzıs amansızca
the hüso centırın emperyalist kollarına bırakıyordu.
ben senin benimle reha muhtarın ateş haltında buluşabilme ihtimalini sevdim.

tarlada açlık riskimi artırıyordu
şalvarımın düşmeye hazır gevrekliği.
sonra aga oluyordum
uçsuz bucaksız isot tarlalarının sahibi.
ne yana baksam erevest ve misipisi sanıyordum
bizim fıratın yalancı serinliğini.
sonra aganın merkepine biniyordum
birsüre yanımızda depreşen kamışlarla yarışıyordum.
kıçımız aganın uyuz eşeğinin garantisinde bir citiden bir citiye.
kahdalı mıçının sekinesini başına koyuyordum tap on listelerimin.
sonra iniyordum uyuz eşekten
hüso sentıra giden
ömrümün en oportinist
ömrümün en pragmatist
hatta en sürrealist yolunu yürüyordum.
ben seninle nemruta acılı spesifik ve akustik bir çiğ köfte kıvamında bakan
haraplar sitinin herhangi bir tripleks damında,
ben seninle hüso aganın kapsama alanı dışında herhangi bir yerde buluşabilme ihtimalini sevdim.
ben senin bana eş olabilme ihtimalini sevdim.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

komşu ne yaptın sen ya?